cok calisir. dunyanin muhtelif ulkelerinin * ekonomik durumlarini inceleyen yerel raporlari bile bulur, analiz eder, durumlarini inceler, kiyaslamalar yapar. abd`nin kalburustu is idaresi yuksek lisans programlarindan kellogg`u bitirmistir:
imf ile yapılan stand by anlaşmaları, iktisat politikası hakkında babayiğit konuşmalarının ardından kazın ayağının sandığı gibi olmadığını görüp, yabancı sermayenin vergilerinde yapılan mecburi ve "onur kırıcı" indirim, dış borçların, yapılan onlarca özelleştirmeye rağmen, katlanarak artması vs. vs...
ali babacan'ın cvsi eşine az rastlanır üstünlükte, evet. hatta ted kolejindeki lise öğretmenlerinden birisi de mersinden komşumdur, hakkında çok güzel şeyler de söyledi. ama yapılanlara bakınca ne yazık ki beklediklerimi bulamıyorum. gerçekten de çok yazık...
"tamam ama bunların tek sorumlusu ali babacan değil ki" sorusunu da anayasaya bakan arkadaşların ciddiye almayacağını tahmin ediyorum ve bu yüzden cevaplamıyorum.
bir de şöyle bir olay var tabii ki, ilgilenene adres verelim : http://www.sabah.com.tr/2006/09/11/eko95.html
abd'li abilerine *gidip "eylülde seçim olacak siz raporları ona göre çıkartın" diyen
ve eylülde ki seçim haberleri abdullah gül tarfından yalanlanarak cumhuriyet tarihine kazınmış ekonomiden sorumlu devlet bakanı.
* ** (bkz: erken seçim)
zamanında ikinci kemal derviş vakası olacak diye korkulan, daha icraatları başlamadan bazı uzmanlar tarafından amerika'nın bize attığı ikinci kazık olarak lanse ettirilen genç siyasi. gerçi siyasi demek ne kadar doğru olur bilemem ama gerçekten efendi bir insan.
açık söylemek gerekirse ben de başlarda korkmuştum. herkes bilir ki türkiye jeopolitik açıdan çok kritik bir mevkiide. herkesin atıp tutması bir yana, adı geçmeyen, bilinmeyen gizli antlaşmalara sahip pek çok gelir gider düzeneğine sahip. bu sebeple buraya siyaset açısından bu kadar deneyimsiz lakin cv açısından bu kadar yüksek birini getirmek ne kadar doğru olur? diyordum.
beni utandırdı diyebilirim evet. sınırlarımızdaki karışıklıklara dönüp baktığımızda, "yahu onlar ayrı biz ayrı" diyen, "aa yeni hükümet nasılsa her şey sıfırdan başlıyor" zihniyetindeki insanlar, "ee hani! hani benim maaşım hala aynı??" diyenler için anlaşılmaz bir durumda hala. lakin piyasa ile iş yapan, riske giren, koşan duran ekonomist ve işadamları arasında çokça takdir görmüş bir yönetici.
öyle ki ntv'de yayınlanan eko diyalog programında asaf savaş akat ve deniz gökçe beylerin sorularına verdiği sakin ve doyurucu bilgilerle hocaları şaşırtmış, bağlantı bittikten sonra hocaların "hoş oldum"*, "bir tuhaf oldum"* sözlerini söylemelerine vesile olmuş genç siyasetçi.
ben sevdim kendisini. hala daha siyaset ve ekonomiyi birkaç gazete manşetinden takip edip, derinlerine inmemiş, ekonominin nasıl hafif değerlere bağlı olduğunu kavrayamamış (sezer'in ecevit'e fırlattığı anayasa dan sonra olan develüasyon) kişiler elbette onun bulunduğu kritik durumu anlayamayacaklardır. hele ki siyaset ve ekonomi artık bir bir olmuştur. bu sebeple politik duruşu belli olan bir gazeteden ekonomi takip etmek yanlıştır. mesela ben 4-5 kaynaktan takip ederim ki her yorumu görebileyim, anlatılmayanı, anlamamamız istenen bilgiyi çekip alabileyim. gerçi çoğu bilgi basına sızamaz orası ayrı konu.
sözün özü benim bu kabinede takdir ettiğim bir insan. türkiye özgür ekonomi düzlüğüne çıkabilecekse bunu başarabilecek yegane heyecanlılardan biri... ama ekonomi ve siyaset bu denli iç içe olmaya devam ederse ne yazık ki biz ne ekonomimizi düzeltebileceğiz, böylece ne huzuru sağlayabileceğiz, böylece ne de tam özgür bir devlet olabileceğiz.
sonrası zaten malum, "onların" da arzu ettiği gibi "karmaşa da bir düzendir". *
kendi ülkesini avrupa'ya şikayet eden tek türk dış işleri bakanı. dünya siyasetinde muhaliflerin dışarıya karşı kendi ülke iktidarlarının antidemokratik uygulamalarını şikayet ettiği arada sırada görülmüştür, ama ülkeyi yöneten, iktidar sahibi kişilerin kendi yönetimi altındaki ülkelerini eleştirmelerinin örneği var mıdır bilmiyorum.
ab'nin rutin olarak "lan siz adam olmazsınız. versenize şu azınlıklara haklarını." şeklindeki uıyarılarına "sorma kardeş, aynen öyleyiz. hatta kendi kendimizin bile haklarını kısıtlıyoruz. ne yaparsın?" türünden destekleyici bir yanıt vermiştir. böylece yarın bir gün herhangi bir ab yetkilisi çıkıp azınlıklara hak vermediğimizi kendi dış işleri bakanımızın bile itiraf ettiğini söylediğinde başımız önde dinlemek zorunda kalacağız.
benim bildiğim, bir dış işleri bakanının asli vazifelerinden birisi de kendi ülkesini dışarıya karşı savunmak ve ülkesiyle ilgili ön yargıları yok etmek için çabalamaya çalışmaktır. belki de cumhurbaşkanı başta olmak üzere bütün bakan ve milletvekillerinin altında ezildiği isim olan recep tayyip erdoğan'ı düşünerekten bütün bunları konuşmaya bile gerek yoktur. sayın başbakan muhtemelen toy bakanımızı bir köşeye çekip "bak alişim, yiğidim, çıkıp böyle böyle söyleyecen frenklere, tamam mı?" nevinden tembihleme yapmıştır, ki sonraki demecinde ali babacan'ın konuşmasına destek vermesi de bu yargıyı doğruluyor.
nuri bilge ceylan cannes'da ödülünü alırken "ülkemin şu günlerde böyle bir ödüle ihtiyacı vardı" demesi sayın babacan'ı mahcup etmiş midir bilinmez, ama bu olay benim aklıma atatürk'ün gençliğe hitabedeki "memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler" cümlesini getirdi. hayır olsun.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.
